Aşağıdaki yazıyı 2002 yılında yazmışım..Hatırlamıyorum..Başka bir yazımı ararken rastladım, iyiymiş dedim..Aradığımı bulunca onu da eklerim..Bunu noktasına virgülüne dokunmadan, kopyala kırpıştır yöntemi ile iletiyorum..
Boşluk kapladığından her yanımızı sanki bildiğimiz onca şeyde uçup gider gibi gelir.o boşlukla adeta kendimizide o hale getiririz.tipki çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket gibi..demekki bir meşkale bulmalı insan kendini oyalamak için.insanın doymak bilmez çocuk gibi tutturan açgözlülüğü bunu zorlaştırsada birşeylerden sıkılmamayı öğrenmeli insan.herşeye alışmamalı insan.üzüntüye sevince zenginliğe alışmamalı insan.tepkisiz olmalı heyecanını kaybetmeden.durağan ve olağan bir hayat onu bu kadar sıkıştırmamalı illede eğlence diye.gözü doymalı insanın karnından önce.yalan bulanımlarla özel hisetmemeli kendini.kendinin bu dünyanın merkezinde olmadığını anlamalı.özel olmadığını farkedip rahat rahat bu hayatı yaşamaya bakmalı.bu kadar özel hissetmekle kendini, herşeyin sonunda en fazla bir figüran olabilceğini kavramalı.görselliği bu kadar umursadıkça gerçekleri öğrenince ne kadar üzüleceğini bilmeli.dişi yada erkek eşşiz bir varlık olduğu inancına sonverip, herkezin ilgisinin onda olmadığının farkına varmalı.üzüntüler içinde bütün üzüntüsünün , sevinirkende tüm sevincinin aslında kendisi olduğunu bilip başkaları işim üzülüp/seviniyorum havalarında iyilik timsali gibi ortalıkta gezmemeyi ögrenmeli.ölümü kabullenmeli artık insanoğlu.doğuma olan sevincin yanında bir ölümde kendini bu dünyanın en kedersiz insanın zannetmemeli.bu sistemi kabul etsin etmesin kaç bin yıldır bunun böle gelip böle gittiğini anlayıpta küçük hesaplar yapmamalı insanlık..illada kendilerini düşüneceklerse insanlar o zaman en fazla bir yardımcı oyuncu olabilecekleri bu filmde figüranlığın aslında kötü birşey olmadığını anlayıp eğlencelerine bakmalılar.çünkü herkezin oynadığı bu filmde rolü olmayanlar ve bu derecede özgür olanlar onlar...!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder